Oyunu 9 Mart 2025’te Bahçe Galata’da izledik. Bu soğan görselinden hikayenin müthiş bir sarmala gireceğini anlamalıydım, ama galiba o kadar zeki değilim 🙂 Henüz noktaları bu denli itina ile bağlayamıyorum.
Boomer’ı Gördün mü, iki kişilik, bir saat süren tek perdelik, çıtır çerez bir oyun. “Boomer’ı gördün mü?” sorusundaki Boomer’ın- bir an kendim olduğumdan şüphelenmiştim, yaş itibariyle hakkını veriyorum boomerlığın yalan yok, ama gitmeden konusunu bir miktar araştırdığımdan, Boomer’dan aslında evin kedisinin kastedildiğini anlayabilmiştim. Keşke sahnede de görebilseydim.
Ne diyorduk? Ah evet oyun, vah evet sarmal. Elimizde bir adet evli çiftimiz, içi geçmiş enerjimiz, o denli rutin bir hayatımız, bir kayıp kedimiz ve durmadan atıp duran sigortalarımız var. (Evin sigortaları gerçekten atıyor, bu cümlede mecazi bir anlatım kullanıldı sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. Ama izlerken belki sizin de sinirden sigortalarınız atabilir ve bu mecazi ifade ile bir miktar paralellik kurabilirsiniz, onu bilemem..) Hayat hep aynı günü yaşıyormuşçasına, aynı muhabbetler etrafında dönüyor sürekli. Aynı yemekler, aynı konuşmalar, aynı koltuklar.. Ve bir arpa boyu yol alamayan hayatlar. Velhasıl kelam, aynı sarmal.
Umarım tüm evlilikler böyle değildir, öyleyse vay halimize. Kimse evlenmesin. Ben oyunu izlerken, o sarmal duygusunu gerçekten de iliklerime kadar hissettim. Zaten verilmek istenen de oydu, o konuda gayet başarılı olmuşlar. Ama, kocaman bir “ama”m var. AMA her şey fazlası ile repete. Toplamda sadece 3-4 konu, hep aynı sorular ve hep aynı cevaplar var. Mevzuya aymamız 15 dakikamızı alıyor. Kalan 45 dakika, o içimize ektikleri yavan/bıkkın/sıkkın hisle yerimizde oturmamız bekleniyor. Bir miktar sıkıcı cidden. Oyun çok daha kısa olabilirmiş, evlilikte yaşanan sıkıntılara bakış; daha derin ele alınabilirmiş. Ama -miş, ile -muşun pek çaresi yok.
Sözün özü, kötü diyemem. Güzel tarafları vardı, mesela dekor, mesela evin hali, mesela oyuncuların doğallığı ve sahne geçişleri, yine Yasemin Kır’ın duru oyunculuğu gibi gibi, ama o bana gark eden yavan his, maalesef kafamda, oyunla da özleşti. İstemezdim.

Yorum bırakın