Oyunu 15 Kasim 2022 tarihinde Kadıköy Boa sahnede izledim. Hikayemiz Eylül’ümüzün kendi ağzından başından geçenleri anlattığı bir şehir hikayesi.. Bir trans birey olan Eylül’ün ağzından dökülenler, aslında her şeyi barındıran cinsten. Aile çatışması desen var, işi zaten alengirli bir olay, e aşk desen o da var, kavgası, hırı gürü, hırsızı, uğursuzu gırla, ve efendim hiç ağzından düşürmediği gullümü. İşte o da tonla! En çok da gullümü seyirciyi mest ediyor zira.
Daha oyuna gitmeden; oyunculukla ilgili çok iyi şeyler okumuştum zaten. Uğur Kanbay çok içten bir Eylül olmuş, “oynamıyor, yaşıyor sanki” derler ya o hesap. Tebessümü Eylül gibi olmuş, gözünün içindeki ışık Eylül’e dönüşmüş. Öyle “bir karakterle bütün olma” hali. Bu arada hikayeyi anlatırken, oynadığı diğer karakterleri de yabana atmamak gerek. Kuşçusu, komşusu, arabı, aşığı… Çok hayat, çok hikaye.
Bir de oyun seyirciyle epey interaktif çıkmasın mı? Neredeyse bir stand up havası vardı. Bak işte bu kısmı, çalışmadığım yerden geldi. Hiç beklemiyordum; en ön sıradaydım ve Eylül gözümün taaa içine baktı bi an, donakaldım. Dibime kadar gelince, ilk donma sonrası bana da geçti tabi o enerji. Ben de sanki oynadım bi kuple sahnede, Eylül’ün bakışına karşılık verince. Atmosferden nasiplendim. Şükürler olsun.
Oyun su gibi aktı, konu ağır olmasına rağmen, tüy gibi hafif anlatıldı. Hiç acıtasyon olmadı. Ben beğendim ve fakat sonlara doğru neredeyse tam kreşendo anında, maalesef aramızdan bir seyirci fenalaştı ve oyuna ara verildi. Işıklar yandı, ambulans arandı, çok şükür ki fenalaşan seyirciye bir şey olmadı, salonu terk ederken de ayaktaydı. İyi olduğuna kanaat getirildikten sonra, tekrar anons yapıldı ve oyun kaldığı yerden devam etti. Hepimiz endişelenmiştik ve fakat Uğur Kanbay hepimizi çok çok iyi toparladı. O kreşendo anına tekrar geri sardı. İşte o bir anlık afallamanın ardından, sanki hiç bir şey yaşanmamıştı. Nasıl ışık hızında soktu kendini role, hiç bir şekilde aklım almadı. Hiç “arkadaşlar ben koptum, gidiyorum müsaadenizle” yapmadı. Kaldığı yerden, sanki yaşananlar paralel evrende yaşanmışçasına, daldırdı bizi tekrar oyuna. Çok profesyoneldi. E zaten o yüzden O oyuncu, ben seyirci. Ancak böylesi bir geçişi böyle bir ruh kaldırabilir…
Hayat işte, her an herşeye gebe.
Herneyse.. Ne diyordum?
Eylül ile göz göze geldim ben!!! Gözünün içindeki dünyaları gördüm resmen! Bütün yaşanan dışlanmışlıklar Eylül’de zühur etmişti şeklen. Diyaloglar öyle tanıdık, öyle aşinaydı ki. Üzüldüm. Belki ben de mi yapıyordum? Yada belki maruz kalıyordum? Bilemedim.
Yine mavi ekran verdim.
Kısacası ben epey beğendim.

Yorum bırakın